11 Kasım 2016 Cuma

VANER ANTİK KENTİNİN KALBİNDEKİ YAZILI TAŞLAR OKUNURSA

                                   Tarihçi Cezmi YURTSEVER, yakın zamanda MAGARSUS olarak bilinen Karataş antik kentinin belgelere göre gerçek isminin VANER olduğu açıklamasını yapıyor. Adı geçen antik kente düzenlenen gezi esnasında kazlar süren VANER antik kentinin tiyatro zemininde ortaya çıkan yazılı taşları gösteriyor.

...........................................................................................................................................................

                              VİDEOLAR
                                                                                     1

30 Ağustos 2016 Salı

VANER ANTİK KENT HATIRASI

                                       Adananın Eski Fotoğrafları topluluğu 6 kasım 2016 Pazar günü Karataş ve yakınındaki VANER antik kentini ziyaret etti. Tarihi kentte kazılar henüz sona ermişti. Orta çıkan tiyatro ve çevresinin fotoğrafları çekildi.













x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


x


14 Ağustos 2016 Pazar

ROMALI COĞRAFYACI STRABON'DAN "MAGARSİYA" EFSANESİ





Strabon, Coğrafya bilim dalının kurucusu olarak bilinir. MÖ 64-MS 24 yılları arasında yaşamıştır. İlk eğitimini Amasya'da tamamlamış, Roma'da sürdürmüştür. O'nun dünya tarih ve coğrafyası ile ilgili 17. ciltlik GEOGRAPHİCA isimli eseri günümüze kadar da gelmiştir. 
-Strabon, Anadolu coğrafyası ile ilgili olarak 12-13-14 ciltlerde yer vermiştir.
.Strabon'un Kilikya'yı (Adana) anlatan bölümünde MÖ 1200'lerde yaşanan Truva savaşlarına katılan Misisli Mopsus ile Mallos'lu Anfilokos'un savaş sonrası yeniden Kilikya'ya geldikleri....Aralarında savaş yaşandığı ve Anfilokos öldüğünde Mallos yakınlarındaki MAGARSİYA'daki tapınağına gömülmesi ile ilgili bilgiler verir. Strabon, Magarsiya'nın bir şehir olduğundan hiç söz etmez. 
-Strabon'un kitabında yer alan bilgilere bakarak Mallos yakınlarında MAGARSUS adıyla bir antik kentin varlığını söylemek gerçekçi olmaz. 
STABON'un kaleminden çıkan ve Türkçeye çevrilen belgeleri sunuyoruz.  









İNGİLİZ KAPTAN BEAUFORT, MAGARSUS'UN YERİNİ "UYDURARAK" BULUYOR


                                 
                                         -İrlanda asıllı İngiliz Kraliyet Donanması Hidrografi deniz kaptanı Beaufort,1812 yılında Anadolu'nun güney Akdeniz sahillerinde antik kentler ve coğrafi durumları ile ilgili araştırmalar yaptı. 
      -Tarsus üzerinden deniz kıyısındaki Karataş'a geldi. Karataş iskelesi ve yakında bulunan tepelik burun arazideki harabe şehrin tarihi kimliği üzerine araştırmalar yaptı. 
    -Beaufort, İngiltere'nin sömürgeci amaçlarına hizmet eden öncü bir coğrafyacı idi. 
     -Elinde bulunan Strabo'nun kitabından Büyük İskender'in Meallos kentine gelmesi ve Magarsus'a uğrayarak burada tapınakta dua etmesi görüşünden hareket ederek MAGARSUS antik kentinin Karataş burnundaki tarihi ören yeri olduğunu kitabında açıkladı. 
    -Oysa, Magarsus diye bir antik kent yoktu. Beaufort'un uydurarak bulduğunu söylediği MAGARSUS antik kenti hakkında yazdıklarını  1818 yılında kendi kitabında yer alan KARADAŞ bölümünden izleyelim. Belgeler aşağıdadır.







                                                                   

13 Ağustos 2016 Cumartesi

PTOLEME HARİTASINDA KİLİKYA VE MALLOS


-Romalı ünlü haritacı Ptoleme'nin çizdiği dünya haritası ve Anadolu ile ilgili bölümünde Kilikya olarak isimlendirilen Adana ve çevresi paftası o dönem bölgenin tarihi coğrafyası hakkında bilgiler verir. 
-Ptoleme, MS 100-170 yılları arasında yaşamıştır. İskenderiye'lidir.  Akdeniz havzası ve çevresindeki Avrupa, Asya ve Afrika'nın içlerine kadar olan bilinen dünyanın en kapsamlı haritasını çizmekle tanınır. 
Ptoleme'nin Kilikya olarak isimlendirdiği Adana ve çevresi haritasına dikkatle bakıldığında Adana, Mopsuestia (Misis), Mallos, Aegee (Ayas) şehir isimleri ile Sarus (Seyhan), Pyrame (Ceyhan) nehir isimleri de harita üzerinde yazılmıştır. Mallos şehri Ceyhan'ın doğusunda ve deniz kıyısında gösterilmiştir.  Seyhan ve Ceyhan nehirleri Çukurova'da ayrı yataklardan denize kavuşmaktadır.

MAGARSUS ŞEHRİNİN BULUNDUĞUNU AÇIKLAYAN BİLGİLERE YER VERİLMEMİŞ

19. Yüzyıl başlarında Batılı seyyahlar ve Ermeni asıllı Alishan'ın "Uydurarak" tanımlama yaptığı Karataş'ı8n batısındaki tepelik alandaki yerin MAGARSUS olduğu görüşlerinin dayanağı bir bilgiye yer verilmemiş. 
Özetle söylemek gerekirse Romalılar zamanında Kilikya'da MAGARSUS isminde bir şehir yok.  


KARATAŞ KAYMAKAMLIĞINA TARİHİ UYARI !







     -Karataş ilçesinin saygıdeğer  kaymakamları görev süreleri içinde kendi yönetim birimlerinin tarihi ve kültürel konularına ilgi duyar, tanıtımını yapar.
-Karataş kaymakamlığı adına internet ortamında yer alan tanıtım sitesinde Karataş Tarihi ile ilgili uzun bir yazıya yer verilmiş. 
 -Karataş tarihi içinde belgelere dayanmayan bilgilere de yer verilmiş. İskender'in Karataş'a geldiği ve burada saray yaptırdığı, Karataş isminin de İskender sarayının kara sütunlarına dayandığı hiç doğru olabilir mi
-Saygıdeğer Karataş Kaymakamını, internet sitelerinde yer alan ilçe tarihi ile ilgili bilgileri yeni baştan gözden geçirmesi ve doğru bilgi ve belgelerle yeniden yazılacak bir metne yer vermesi dileğiyle...
                          Cezmi YURTSEVER, Tarihçi, 13 Ağustos 2016, Adana
.........................................................................................................................................


                                  KARATAŞ KAYMAKAMLIK RESMİ İNTERNET SİTESİNDE

KARATAŞ İLÇESİNİN TARİHÇESİ

    Karataş, topraklarını tarih öncesi dönemlerde Seyhan nehrinin getirdiği alüvyonlu topraklarla dolarak oluşmuştur.
    Bu bölge tarih öncesi zaman dilimlerinde Arabistan kütle­si su yüzüne çıkarken meydana gelmiş, kıvrımlarının etkisi ile deniz sularının İstilasına uğramıştır.
    Maraş’tan Başlayıp Kızıldeniz'e dek uzanan çöküntü mey­dana gelirken İskenderun Körfezi’ne doğru Lübnan Dağla­rı yükselmiş, dağların yükselmesi İskenderun Körfezi'ni oluşturan bir çöküntü meydana getirmiştir.
    Böylelikle körfezi batıdan çeviren ve yüksekliği 25.30 met­reyi bulan tepeler meydana getirmiştir.
    Tarih dönemlerinde Karataş tepelerinin doğudan batıya kadar değişik toplumlara ve milletlere mekân olma özelliği göstermiştir.
    Karataş, doğal kaynaklan, stratejik ve jeopolik konumu, morfolojik yapısı itibariyle binlerce yıldan bu yana insanların dikkatini çekmiştir.
    Buraların, deniz kenarında bulunması. İlkçağlardan Ya­kınçağa kadar tepelerin tamamen ormanlarla kaplı oluşu (Palamut ve ladin) yazın sıcak, kışın ılıman bir iklime sahip bulunması, her şeyden öte İskenderun Körfezi'ni kontrol eden etkin bir mekan oluşturması. İnsanlar İçin daima cazip bir ortam yaratmıştır.
    Varılan bulgular bizleri; Hititler, Luvi krallığı (m ö.1900), Kizavatna krallığı (m.ö.1500). Makedonya krallığı Pers Satraplığı (m.ö 6 yy-m.ö.331). Selevokid kırallığı (m.ö.3 yy-m.ö.1 yy) Grek yunan site devletleri dönemine, Roma'dan Bizans imparatorluğuna, buradan Kilikya krallığına, sonra İslamiyet’le Abbasiler’e Hamedan Krallığına, sonra Memlüklüler'e ve Osmanlı çizgisiyle zaman tünelinde yaşatır.
    Karataş tarihinin (m.ö.4000) li yıllara kadar dayandığı söy­lenebileceği tarafımızdan tahmin edilmekledir. Bilinen en eski uygarlığın Hititlerin izlerini taşıdığı görüle­bilir.
    Denizden çıkarılan Fenike tipi amforalar bizlere m ö.2000’li yılların nostaljisini yaşatır
    Ayrıca Luvi Krallığı ve Kizuvatna (m.ö.2000-m.ö.1500) Krallığı dönemlerine ait bölgede bulunmuş sikkelerden söz edilmekledir.
    Kronolojik tarihin akışı içinde halklar, bu bölgede birbirine yakın yerlerde değişik zamanlarda değişik uygarlıklara bağ­lı kentler oluşturmuşlardır. Buna kanıt aranacak olursa; Kara­taş tepelerinde Kabaktepe’den Yedikardeş'e oradan Mandal'ın üst kesimlerine ve oradan Karataş Feneri’ne kadar davam eden geniş alanda bulunan değişik tip ve biçimdeki mağaralar, kale kalıntıları tiyatro su sarıncı ve hamam gibi tarihsel eserler örnek gösterilebilir.
    Karataş’ın konumsal tarihi (m.ö. 2000)’li yılların ötesine, özellikle Yedikardeş ile Mandal bölgelerindeki mağaralar in­celendiğinde açıkça görülecektir.
    Planlı İlk yerleşim yerlerinden biri olan antik Magarsus'un m.ö.1400 ile m.ö.1200 lü yıllar arasında kurulduğu Alman Prof.Th. Bossert tarafından yapılan araştırmalarla ortaya ko­nulmuştur.
    Bu antik kent, Karataş’ın 5 km batısında yer alır. Antik Magarsus, m.ö 7 yy. da koloni kenti olarak parlak bir dönem başlatır. Grek, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim kenti özelliğini gösterir.
    Didimae adaları, Antiocheia ve Yunanlıların lanuarium adını verdikleri Karataş koyu, Pyramus (Ceyhan) nehrinin ağzından giren ve Mopsuhestia (Misis)e kadar ulaşabilen ti­caret ve savaş gemileri için bir sığınaktır.
    Prof.Dr.Th.Bossert, bir yazıtta kült hakkında Athena Tapınağından ve Ptholemaios'lar devrinde "Pyramus kıyısında­ki Antiocheia"adı verilen Magarsus'tan bahsedildiğinden söz etmektedir.
    Yine aynı makalede bu antik kentin önünde yer alan ve "Dydimae” adı verilen her İki adanın üzerindeki kalelerin mi­mari kalıntıları Karataş ve civarındaki köylere buradan (18 ve 19 yy) larda yapılan Menzil Han İle İskele’nin imarında kulla­nılmıştır.
    Magarsus ilkçağ’dan ortaçağa kadar Akdeniz ticaretini ellerinde bulunduran Fenika, Rodos, Girit, Venedik, Ceneviz hatta Portekizli deniz ticaret filolarının uğradıkları gelişmiş bir ticaret kentiydi.
    Bu ticaret devletleri ve kolonileri. İskenderun-Kıbrıs-Antal­ya üçgeninde doğudaki Akdenlze uzanan en uçtaki kent ol­ma özelliği ve kontrol ettiği deniz alanlarından dolayı Magarsus valilerine vergiler ve hediyeler verirlerdi.
    Magarsus Antik kenti, dönemin en bayındır kentlerinden biri olma özelliğine sahipti. Öncelikle büyük ve geniş bir kalesi vardı. Kale muhkem ve sağlamdı
    Yine Magarsus'ta tarihi bir hamam yapılmış olduğu ve bu su dağılım sistemine bağlı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır
    Magarsus'un güneyimde denize ait Kalepınarı ile antik tiyatro arasında kent valisinin sarayı yer almaktadır. Saray pına­rın hemen yanındadır. Denizin hemen yakın kıyıları iyice İncelendiğinde bu sarayın sütunlarının dipte parçalanmış bulunacağı ve Karataş evlerinin imarında kullanılmış olduğu görülecektir.
    Karataş'ın sualtı arkeolojisi de karadaki kadar zengindi. Didimae adalarının etrafında yapı yıkıntılarının varlığı hala su dibinde yer alırken doğudan batıya Magarsus'a.doğru bir su yolu yıkıntı ve izlerine yer yer hala rastlanmak mümkündür
    Büyük savaşların muhtemelen yaşanmış olduğu bu bölgede batık gemilerin bulunabileceği üzerinde durmamız ge­rekirken. Seyhan ve Ceyhan Nehirlerinin binlerce yıldır taşıdıkları alüvyonlarla kıyılardaki yakın yerlerdeki doğal mekân ve yapıyı zamanla örttüğü de aşikârdır.
    M.Ö.547'de 2.Kuruluş döneminde Bütün Çukurova ve Magarsus'un Persler'in eline geçtiği belirtilmektedir.
    Çalışkan, görgülü kültürlü Çukurova halkı, Pers İdare­cilerini yıldırıyorlar. Bu durum Pers imparatoru 2 Kuraş'a bil­diriliyor. 2. Kuraş, bölge İleri gelenlerini toplayarak içişlerin­de serbest, dış işlerinde imparatorluğa bağlıyor. Vergi olarak ta Çukurova'dan yılda 360 tane beyaz at ile 500 talent (1300 kg) gümüş almayı kabul ettiriyor.
    Yine Persler, m.ö.500'lü yıllarda İmparator Büyük Dara'nın bölgenin haberleşme sisteminin beğenmesi üzerine süratli atlar ve eğitimli ulaklarla dünyanın ilk posta sistemini resmileştirdiği söylenir.

    Pers egemenliği, Büyük İskender'in M.Ö.331 yılında Darius'la yaptığı isos savaşlarına kadar devam eder. İskender, Magarsus kalesi’nde Athena tapmağının yakınlarında kendine renkli kara bazalt taşlarından bir saray yaptırır. Karataş'ın bugünkü adı bu taşlardan alınır.

    M.Ö. 3,yy.'da bölge tamamen Selevkoslar'ın eline geçer. Yaklaşık 250 yıl kadar Selokid. Krallığı buralarda etkinlik sürdürürler.
    Roma imparatoru Justinyen, Mısır seferi'ne giderken bu­raları İstila etmiş Magarsus kalesini de yıkmıştır.
    Batı Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Kilikya eyaleti İle Magarsus kenti de Bizans sınırlarına alınmıştır.
    Magarsus kenti ve kalesinin ortaçağ'da harap olduğu an­cak bölgeyi Bizans egemenliğinden alan Harun Reşit bu kentini İmarını tahkimini ve iskânını yaptırmıştır.
    Oğlu Kasımın özellikle kale tamirini tamamlamış buraya bol askeri güç yerleştirmiş olduğu sanılmaktadır. Bu müstahkem kale içinde bir de mescit olduğu söylenir.
    Abbasilerin yıkılışından sonra yeniden Krallık dönemlerinin yaşandığı ve bu dönemlerde Kuzey Suriye'de Hamedani devletinin kurulduğu, bu bölgenin de Hamedaniler'e bağlandığı rivayetlenir.
    Magarsus, ilkçağ'dan ortaçağa kadar Akdeniz ticaretini ellerinde bulunduran Fenike, Rodos, Girit, Venedik, Cene­viz hatta Portekizli deniz ticaret filolarının uğradıkları gelişmiş bir ticaret kentiydi.
    Bu ticaret devletleri ve kolonileri, İskenderun-Kıbrıs-Antalya üçgeninde doğudaki Akdenize uzanan en uçtaki kent ol­ma özelliği ve kontrol ettiği deniz alanlarından dolayı Magarsus valilerine vergiler ve hediyeler verirlerdi.
    Tarihsel ve jeopolitik değerler gösteriyor ki, zaman zaman Magarsus'a vergi ödemek İstemeyen deniz tacirlerinin Didimae'ları (adaları) zaptettikleri, buraları koruyan ve ikmal limanı olarak kullandıkları anlaşılır. Bu nedenle çoğu zaman Magarsus'un 4-5 km doğusundaki bu ada kalelerinde; fark­lı korsan ve koloni bayraklarının dalgalandığı görülmüştür.
    Magarsus askeri açıdan önemli bir noktaydı. Bu müstah­kem kent kalesi, Ceyhan nehri boyunca sıralanan Mallos, Mopsuhestia, Hemite, Hierapolis ve Asitavanda kentlerinin kilit noktasını oluşturuyordu Çünkü Prof. Bossert'in de açık­ladığı gibi Magarsus kentinin kalesinin sağ bâtısından Cey­han nehri denize dökülürdü.
    Ticari yük gemileri, Magarsus denetiminde hemen kale­nin dibindeki batı ağzından Ceyhan nehrine girerek, bugün­kü Kızıltaha köyünde yer alan antik Mallos kentine ulaşır, ge­tirdikleri yağ, şarap, sabun ve zeytini satar, buradan da tahıl baharat ile ipek ve canlı hayvan götürürlerdi. Bazen gemile­rin Misis'e ulaştıkları da görüldü.
    Antik çağda Mallos, Yüreğir ovasının tahıl ambarıydı. Misis ise antik çağda bölgenin en gelişmiş tahıl ve ticaret mer­keziydi.
    Baharat yolu üstündeydi. Roma İmparatorluğu çağında Çukurova en parlak dönemlerini yaşamıştır. Buradan götürülen tahıllar Roma im­paratorluk sarayına ulaşırdı. Persler döneminde ise canlı hayvan olarak, at ticareti ya­pılırdı. Tarımsal dönemi antik çağların derinliklerine uzanan dö­nemlerde bu bölge için çok önemli savaşlar verilmiştir.
    Homerous'un İlyada'sı Magarsus'un, Misis'i kuran Mopsos'un Turuva savaşlarında tanışıp Çukurova'ya getirdiği Yu­nanlı Anfloksos tarafından kurulduğunu yazar. ve Anfloksos'un iktidar hırsıyla m.ö.1184 yılında Çukuro­va'ya hakim olma isteğiyle Mopsos'un da deniz ticaretini engellediği gerekçesiyle olmalı ki, kanlı savaşlara tutuşurlar. Bu nedenle ikisinin de bu kentin tiyatrosunda savaşa tutuş­tuğunu ilyada'dan öğreniyoruz.
    Yani Magarsusun ilk çağların gerilerinde Helenistik bir kent olduğunu .ve Olympus'ta yaşayan birden çok tanrıya inanan insanların kenti olduğunu anlıyoruz.
    Magarsuslularda yöredeki diğer haklar gibi tek tanrıya he­men inanmamışlar m.s.3.yy'a kadar direnmişler.
                                                              
                                                   YEDİ KARDEŞ EFSANESİ
    Yöre halkının çok tanrılı bir dine inandığı bir dönemde al­tı kardeş, halkı tek tanrılı bir dine davet etmişler. Bu kardeşlere sadece bir çoban inanmış. Yöre halkı, altı kardeş ile onlara inanan çobanı öldürüp, palamut ormanlarının İçine altısınıda gömmüşler.
    Sonra halk Allah'ın bir olduğuna inanınca, bu yedi kişinin kıymetini bilmiş ve şimdiki türbelerini yaptırmışlar. Bundan dolayı buraya yedi kardeş ziyareti deniliyor.
    Tarihte Kilikya Krallığı; Adana merkez yöresi olmak üzere Mersin, Maraş, Gaziantep ve Hatay illerinde kurulan Roma'ya bağlı birçok bölge krallıklarından biridir.
    Birçok medeniyet buralardan geçtiği halde,' kilikya varlığı­nın uzun sürelerini vergi ödeyerek geçirmiştir.
    Bu krallığın en önemli kentleri Sis (Kozan), Mallos (Kızıltahta köyü), Magarsus (Karataş), Misis, Tarsus ve Ayas (Yumurtalık)’tır. En önemli liman kentleri ise başta Magarsus olmak üzere Ayas ve Payas'tır. Magarsus, önemli bir ticaret ve sa­nat kentiydi. Kültürlü bir topluma sahip olduğu anlaşılmakta­dır. Antik kent, tarihsel sanatsal ve kültürel öğelerin ağır bas­tığı siyasi ve Jeopolitik sorumluluklar taşıyan bir kentti,
    Bir balıkçı tarafından, 1980 yılında balık avı İçin suyun dibine daldığı ve suyun dibinde görüp sonradan İhbar ederek çıkarılıp Adana Böl­ge Müzesinde sergilenen Bronz Heykel Magarsus sanatının hangi düzeyde olduğu hakkında yeterli ip uçlan vermektedir. Heykelin m.ö 1 ve m.s. 2 yy'lara ait olacağı düşünüldüğünden m.ö.1. yy’da Eyalet valiliği yapan Çiçeron'a ait olma ihtimalini de düşünülmektedir.
    1980 Yılında ilk kez amfi tiyatrosunun yeri tespit edilmiş. Tiyatronun merkezi, kalepınar adı verilen yerin altında kalmış ve bir kısmı deniz içine kadar uzanan sarayla iç içe bir mimariye sahip olduğu tahmin edilmektedir.
    Amfi tiyatroda 1987 yılında yapılan yüzeysel kazı deneme­lerinde kazı başkanı MArif Bilici 07.01 1988 tarihli Karataş Ti­yatro Kazısı adlı raporda:
    Antik Magarsus Tiyatrosu'nun temellerinin kalker taşlar­dan yapılmış olduğu çok az miktarda mermer kaplama kul­lanıldığı orkestra kısmında kazılan yerde yer yer mozaik kaplama olduğu tespil edildiği belirtilmiştir. .
    Burada Helentsit çağa ait tabak ve kaseler ve Roma dö­nemine ait çeşitli cam şişe parçaları, m.ö.4. yy'dan başlaya­rak m s.9. yy'da Bizans dönemine ait olan bronz sikkeler bu­lunmuştur, deniliyor.
    1885 tarihli Alishan'ın eserinde antik Magarsus kentinin denize nazır tiyatrosu yanı sıra tanrıça Athena adına İnşa olu­nan bir tapınağın varlığından söz edilmektedir.
    Büyük İskender İsos savaşına giderken buraya uğra­mış ve tapınağı ziyaret ettikten sonra koruyucu tanrıca Athena adına kurbanlar kestirmiştir.
    Abbasiler'in yıkılışından sonra yeniden Krallık dönemlerinin yaşandığı ve bu dönemlerde Kuzey Suriye'de Hamedani devletinin kurulduğu, bu bölgenin de Hamedaniler’e bağlandığı rivayetlenir.
    Arap ve Alevi olan bu devletin 9 ve 10 yy'larda, yaşadığı söylenir. 944 yılında ebu Taglib'in amcası Seyfüd Devle (Ebu'l Hü­seyin Ali bin Ebu'l Heyca)'nın buralar için Bizanslılara büyük mücadeleler verdiği anlatılır. Haçlı seferlerinden sonra buralar önce Selçuklular'a sonra da Memlüklüler'e bağlanmıştır Ermeni Kilikya Krallığı'nın hükmü altında kalan bölge, bu dönemlerde iyice gerilemiş ve Haçlı yıkımlarıyla adeta tüken­miştir.
    Bu gün Magarsus kalesi ve kentinin yerinde yeller esmektedir. Bunun iki nedeni vardır. 1. si bölgenin haçlılar tarafından yakılıp yıkılması 2. si de bölgenin yaşadığı büyük depremlerdir.
    Karataş'ta Osmanlı döneminin ilk yıllardan 18. yy sonları­na kadar birkaç hanelik Rum ve Ermeni halkından oluşan küçük bir köy vardır. Köy halkı geçimini deniz yoluyla gelen tacirlerle yaptıkları ticaretle sağlarlardı. Burada, Diyarbakır Çermik'ten gönderilen Kadıkıran, Çin Yusuf ve Çapar kardeşlerin ilk Müslüman yerleşimini bugün­kü Karataş'ta sağladıkları görülür. Bunlar Güney Azerbay­can'ın Sencar kentine adına veren Alevi ileri gelenlerinden Emir Hasan Mekzun el Sencari’nin aşireti Haddadin'lere mensup Şıh Mahmut Şahadi 18. yy'ın ikinci yarısında Karataş'a ilk gelen aileleri oluşturdular.
    Karataş'a gelen ilk Müslümanlar derenin doğusunda Er­meni ve Rum halkı ile onların şimdiki bir ilkokulda temelleri bulunan kiliselerini görünce derenin batısında konuşlandılar 1860-1870’li yıllarda İngiliz ve Fransızların Osmanlı'ya tarımsal gelişimde yardımcı olmak amacıyla aşırı ilgilerinin amacı yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır.
    Ortaçağlar'da yoğun saldırılar nedeniyle ayakta yapı kal­mamıştır. Olup ta taşınabilenleri, 1850 ile 1878 yılları arasın­da Karataş feneri açıklarına geceleri yanaşıp, gündüzleri araştırdıklarını götüren Fransızlar, buraların tarihini talan et­mişlerdir. Bütün açılan mağaralar, ortaya çıkan tarihsel yapı­ların hemen hepsinin boş olduğu görüldü.
    Yakınçağ'dan kalan en önemli yapılar arasında. 1782 yılında Mir Ali Tarafından Menzil Han, Hasan Paşazade Hacı Ali Bey'e aittir.
    Bu handan geriye sadece giriş kapısı ve üç girişi kemerli oda kalmıştır. Hanın güneyinde bir İskele denize uzanırdı. Yaklaşık üç yüz metre uzunluğundaki bu iskeleye küçük yük gemileri ya­naşır bu Handan yapılan ticaretle yüklerini indirip; yeni yük, genellikle tahıl, bindirirlerdi.
    Bazı kaynaklardan anlaşıldı üzere bugünkü Karataş'ın eski adıyla 1957'lere kadar İskele köyünün yakın Müslüman ta­rihinin sosyolojik anlamda 18. yy da başladığı söylenebilir.
    İstanbul-Bağdat demiryolu yapıldığı dönemlerde Rum halkından Serendi Efendi Adana'dan Karataş'a demiryolunu getirmeyi planlayarak büyük düşünmüşse de bölge halkın­dan gerekli desteği göremediği ve önceden getirdiği demir­yolu raylarının çalınıp yapılarda kullanılması üzerine Kara­taş'a düşündüğü demiryolunu Mersin'e yaptırmıştır. O dö­nemde Mersin, çoğu huhtan evlerin oluşturduğu 2800 nüfuslu ve yerleşim merkeziydi. Bu Karataş’ın tarihsel gelişimini karşılaştırmak için önemli bir vakıadır.
    Yakın tarihimizde Karataş 1. Dünya savaşından hemen sonra Mondoros Mütarekesine, dayanılarak işgal edilir. Hat­ta Fransızların burada bir yıl kaldıkları anlatılır.
    Fransızlar Ermeni Militanları Müslümanlara eziyet et­mişlerdir. İmam Süleyman Efendi, halkın önünde gözdağı verilmek için kırbaçlanarak öldürül­müştür. Fransız zulmünü yaşayan atalarımız Mustafa Kemal önderliğindeki ulusal kurtuluş hareketinin başlamasıyla An­kara andlaşmasıyla çekilen Fransızlar'dan sonra aynı dönemlerde halkın korkudan dışarı çıkamadığı bir gece Kara­taş tepelerinde bine yakın çadır kurulur (Aralık 1921), bir ge­ce sonra, yine bir gece yarısı bu çadırlar, sahipleri Ermeni­lerce sökülerek kendilerini açıkta bekleyen gemilere (Fransız) binmek üzere filikalara yüklenirler. Halk bu dramı sabaha kadar izler. Gemilerin ilk limanı muhtemelen Beyrut olmalı­dır

    Böylelikle M.Kemal'in Ankara'da yaktığı ışık Karataş'ı aydınlatır. Karataş'a Kurtuluş savaşı sonrası Mücadele yıllarında "Selanik göçmenleri getirilerek, ilçeyi terk eden gayrimüslimlerin evlerine yerleştirilir, bunlara toprak verilir. . “… Karataş 1928 Yılında Bucak, (Belde) 1957 Yılında İlçe olmuştur.” 1986 Yılında Yüreğir İlçesinin kurulmasıyla birlikte köylerin bir kısmı Yüreğir ilçesine bağlanmıştır

1831 YILINDA KARATAŞ KÖYÜ VE İSKELEDE YAŞAYANLARIN İSİMLERİ, KÖKENLERİ


                                 
                                     -OSMANLI Padişahı II.Mahmut zamanında ve 1831 yılı içinde Osmanlı nüfus memurları, devlet kontrolünde bulunan Adana ve çevrisinin bu arada Karataş köyü ve Karataş iskelesinin bulunduğu yerde yaşayanların isimlerini deftere yazdılar. Adı geçen bilgiler Osmanlı Arşivinde  BOA, NFS.d, nr. 3698, s. 8'de yer almaktadır. Adı geçen defter Ahmet Ergün, Akif Terzi, Mehmet Kayıcıoğlu tarafından 2016 yılında "Osmanlı Nüfus Defterlerinde Adana-1831" adıyla yayınlanmıştır. Burada paylaşılan bilgiler adı geçen kitaptan alıntıdır. 



12 Ağustos 2016 Cuma

KANUNİ'NİN TAPU DEFTERLERİNDE "VANİR" MEZRA VE HARABE ŞEHRİ

                          Kanuni Sultan Süleyman hükümdarlık yaptığı 1520-66 yılları süresince Osmanlı Cihan devletinin başında bulundu. Seferden sefere gitti. O'nun zamanında bütün Osmanlı ülkesinin Tapu ve Nüfus defterleri hazırlandı. Adana içinde 1525,1530,1547 yıllarına ait Tapu defterleri Osmanlı Arşivi ve sayın Yılmaz Kurt tarafından çevirileri yapılarak yayınlandı. 
Kanuni'nin Tapu defterlerinde Vanir mezrasının 16. yüzyıldaki durumu ortaya çıkmaktadır. 


                                     
                                        Osmanlı Arşivinde bulunan 1525 tarihli Tapu defterinde Yüreğir Nahiyesine bağlı olarak  deniz kıyısında Çanakçılı cemaatının (yörük obasının)elinde bulunan Vanir mezrasından arpa pamuk ve otlak karşılığı olarak 7.200 akça..."memleha" olarak isimlendirilen tuzla işletmesinden de 5 bin akça vergi alınmaktadır.
.................................................................................................................................................








1547 Tarihli Tapu Defterinde Yüreğir Nahiyesi Vanir mezrasından  arpa, buğday pamuk tan alınan vergi miktarı 1800 akçadır. 



"uydurma" MAGARSUS antik kent açıklaması basının gündemine geldi


                               Tarihçi Cezmi YURTSEVER'in Karataş'taki antik kentin isminin MAGARSUS olduğunun uydurulduğu ve gerçekte isminin "VANİR" olduğu ile ilgili açıklamaları İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından 27 Temmuz 2016 Çarşamba günü haber olarak dünyaya duyuruldu.

.........................................................................................................................................
                                        Milliyet Gazetesi
.............................................................................................................................................

                                          Mynet İnternet sitesi
............................................................................................................................................................

                                                               Ekspres Gazetesi